2006 yılında kaleme alınmış bu kitap Sultan II. Abdulhamid'in iktidardayken yaptıklarını farklı algılayan ve ona o zamanlarda çeşitli tepkilerle karşı gelen fakat sonradan pişman olup onun neler yapmak istediğini, nasıl biri olduğunu anlayıp takdir eden devlet adamları, askerler ve aydınların düşüncelerinin toplandığı güzel bir kaynak. Bu bilgilerin tek kitapta birleşmesi ve gerektiğinde çıkarıp bakılması bakımından özellikle tarih severlerin ve araştırmacıların elinde bulunması gereken bir kitap.
Okuduğumda etkilendiğim kitaplar arasında. Anlatılanlardan müstebit diye bildiğimiz, kimilerinin 'kızıl' sultan dediği II. Abdulhamid'in aslında ne kadar da yumuşak kalpli, ince fikirli, yardımsever ve hassas biri olduğunu burada öğrendim. Malumunuz II Abdulhamid istibdatçı bir padişah olarak bilinir ve halktan uzak, cimri, pinti olarak suçlanır. Aslında öyle biri olmadığını kitabtan bir bölümle ifade edelim.
II Abdulhamidi'in istibdadının en önemli silahı jurnallerdir. Suikastlarden çekindiği için halkın arasına öıkmayı pek uygun bulmayan Sultan, halkının değişik kademedeki kişilerden aldığı bilgilerle ülkenin nabzını tutma yolunu seçmiştir. Bu jurnalleme işi o kadar abartılmıştır ki babasına, oğluna, komşusuna kızan onu jurnallemek suretiyle karalama yoluna gitmiştir. Tüm bu kötü kullanmalara rağmen II Abdulhamid, bu jurnaller içinden kayda değer olanları ayıklamış ve alacağı kararları bu yönde oluşturmuştur....
Juurnaller ve istibdat konusunda II.Abdulhamid'le ilgili şu olay çok ilgi çekicidir:
Bir gün bir jurnal gelir. Maliye memurlarından birisi Çırağan Sarayı'nın önünden geçerken güya demiş ki "Ahhh, Sultan Murat Efendimiz, sen olsaydın işler böyle olmazdı." Bunu duyan Sultan Abdulhamid bu adamın Fizan'a sürülmesini istemiştir. Bunun üzerine Sadrazam Sait Paşa Abdulhmaid'e: 1Efendimiz, bu adamı geçen sene rüşvetten dolayı affediniz. Belli ki bu jurnal uydurma bir jurnal, yani bu kadar basit bir şeyden sürgün ediyorsunuz. Neden aceba?" demişti. Ozman Abdul hamid der ki:
" Bu jurnali ben verdirttim. Bu ceza daha önce affettiğim suçun cezasıdır. Çünkü ona ben o zman rüşvet cürmü dolayısıyla bir ceza verseydim, çoluk çocğuna da ceza vermiş olacaktım. Konu komşusu, akraba-i taalukatı, herkes, 'Bu adam rüşvet yemmiş ve onun için sürülmüş.' diyeceklerdi. Çoluk çocuğuna da bir nevi ceza vermemek için onu affettim, bu konuyu kapttım; üzerinden bir sene geçtikten sonra bu jurnali verdirttim. Şidi onun çocukları: 'Bizim babamız, istibdada tahammül edemedi, isyan etti de sürgüne gitti.' diyecekler. Dolayısıyla işi çoluk çocuğun iftihar edeceği bir şekle soktum."
II. Abdulhamid Han’a cani, katil, kan dökücü de denmiştir. Oysaki II. Abdulhmaid 33 yıllık saltanatı süresince yalnızca üç idam kararı vermiştir. Bu konu kitapta şöyle bahsedilmiştir.
II. Abdulhamid Han’ın devrinde bir kişi bile onun iradesiyle öldürülmemiştir. Yine onun devrinde, hakimlerin verdiği haklı idam hükümlerinden de hiç biri onun tarafından tasdik edilmemiş ve bu cezalar daima süresiz hapse döndürülmüştür. Sadece Sarayda meydana gelen bir olaydır ki o da idam fetvası eren Şeyhulislam’ın zoru ve sarayda cereyan etmesindeki nezaket ve padişahın merhametini istismara yeltenici kdrakteri bakımından tasdikle neticelenmiş ve faili Beşiktaş’ta asılmıştır. Sebebine gelince Haremağası içtikten sonra rakibi haremağasının odasına girmiş ve onu tabancayla vurmuş daha başka çirkinlikler yaptıktan sonra padişahın oadsına girmye kadar yeltenmiş olan biriydi. Sultan II. Abdulhamid han’ın bu suçu işlemiş olan kişiyi dahi idam cezasının dışında tutma ihtimaline karşı Şeyhulislam Sultan’ın huzuruna çıkarak:
‘ Şahane merhametinizi tebcil ederim, fakat Şeriatın emriyle bu adam da idam edilmeyecek olursa, ortada ibret misali diye hiçbir şey kalmaz’ diyerek cezanın tasdikini istemiş, bu da Sultan’ın 33 yıllık saltanı esnasında verdiği ilk ve son idam kararı olmuştur.
Kitapta böyle suçlamalara verilen cevaplarla birlikte Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa, Namık kemal, Tevfik Fikret, Bediüzzaman Said Nursi, Mehmet Akif Ersoy, Mustafa Kemal Atatürk gibi pek çok tanınmış kişilerin nedamet dolu sözleriyle de karşılaşacaksınız.
II. Abdulhamid Han hakkında hala olumsuz düşünenlere ve tarihe ilgi duyanlara naçizane tavsiyem, bu kitabı muhakkak okuyup, kütüphanelerinde bu kitaba da yer vermeleri…
Okuduğumda etkilendiğim kitaplar arasında. Anlatılanlardan müstebit diye bildiğimiz, kimilerinin 'kızıl' sultan dediği II. Abdulhamid'in aslında ne kadar da yumuşak kalpli, ince fikirli, yardımsever ve hassas biri olduğunu burada öğrendim. Malumunuz II Abdulhamid istibdatçı bir padişah olarak bilinir ve halktan uzak, cimri, pinti olarak suçlanır. Aslında öyle biri olmadığını kitabtan bir bölümle ifade edelim.
II Abdulhamidi'in istibdadının en önemli silahı jurnallerdir. Suikastlarden çekindiği için halkın arasına öıkmayı pek uygun bulmayan Sultan, halkının değişik kademedeki kişilerden aldığı bilgilerle ülkenin nabzını tutma yolunu seçmiştir. Bu jurnalleme işi o kadar abartılmıştır ki babasına, oğluna, komşusuna kızan onu jurnallemek suretiyle karalama yoluna gitmiştir. Tüm bu kötü kullanmalara rağmen II Abdulhamid, bu jurnaller içinden kayda değer olanları ayıklamış ve alacağı kararları bu yönde oluşturmuştur....
Juurnaller ve istibdat konusunda II.Abdulhamid'le ilgili şu olay çok ilgi çekicidir:
Bir gün bir jurnal gelir. Maliye memurlarından birisi Çırağan Sarayı'nın önünden geçerken güya demiş ki "Ahhh, Sultan Murat Efendimiz, sen olsaydın işler böyle olmazdı." Bunu duyan Sultan Abdulhamid bu adamın Fizan'a sürülmesini istemiştir. Bunun üzerine Sadrazam Sait Paşa Abdulhmaid'e: 1Efendimiz, bu adamı geçen sene rüşvetten dolayı affediniz. Belli ki bu jurnal uydurma bir jurnal, yani bu kadar basit bir şeyden sürgün ediyorsunuz. Neden aceba?" demişti. Ozman Abdul hamid der ki:
" Bu jurnali ben verdirttim. Bu ceza daha önce affettiğim suçun cezasıdır. Çünkü ona ben o zman rüşvet cürmü dolayısıyla bir ceza verseydim, çoluk çocğuna da ceza vermiş olacaktım. Konu komşusu, akraba-i taalukatı, herkes, 'Bu adam rüşvet yemmiş ve onun için sürülmüş.' diyeceklerdi. Çoluk çocuğuna da bir nevi ceza vermemek için onu affettim, bu konuyu kapttım; üzerinden bir sene geçtikten sonra bu jurnali verdirttim. Şidi onun çocukları: 'Bizim babamız, istibdada tahammül edemedi, isyan etti de sürgüne gitti.' diyecekler. Dolayısıyla işi çoluk çocuğun iftihar edeceği bir şekle soktum."
II. Abdulhamid Han’a cani, katil, kan dökücü de denmiştir. Oysaki II. Abdulhmaid 33 yıllık saltanatı süresince yalnızca üç idam kararı vermiştir. Bu konu kitapta şöyle bahsedilmiştir.
II. Abdulhamid Han’ın devrinde bir kişi bile onun iradesiyle öldürülmemiştir. Yine onun devrinde, hakimlerin verdiği haklı idam hükümlerinden de hiç biri onun tarafından tasdik edilmemiş ve bu cezalar daima süresiz hapse döndürülmüştür. Sadece Sarayda meydana gelen bir olaydır ki o da idam fetvası eren Şeyhulislam’ın zoru ve sarayda cereyan etmesindeki nezaket ve padişahın merhametini istismara yeltenici kdrakteri bakımından tasdikle neticelenmiş ve faili Beşiktaş’ta asılmıştır. Sebebine gelince Haremağası içtikten sonra rakibi haremağasının odasına girmiş ve onu tabancayla vurmuş daha başka çirkinlikler yaptıktan sonra padişahın oadsına girmye kadar yeltenmiş olan biriydi. Sultan II. Abdulhamid han’ın bu suçu işlemiş olan kişiyi dahi idam cezasının dışında tutma ihtimaline karşı Şeyhulislam Sultan’ın huzuruna çıkarak:
‘ Şahane merhametinizi tebcil ederim, fakat Şeriatın emriyle bu adam da idam edilmeyecek olursa, ortada ibret misali diye hiçbir şey kalmaz’ diyerek cezanın tasdikini istemiş, bu da Sultan’ın 33 yıllık saltanı esnasında verdiği ilk ve son idam kararı olmuştur.
Kitapta böyle suçlamalara verilen cevaplarla birlikte Enver Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa, Namık kemal, Tevfik Fikret, Bediüzzaman Said Nursi, Mehmet Akif Ersoy, Mustafa Kemal Atatürk gibi pek çok tanınmış kişilerin nedamet dolu sözleriyle de karşılaşacaksınız.
II. Abdulhamid Han hakkında hala olumsuz düşünenlere ve tarihe ilgi duyanlara naçizane tavsiyem, bu kitabı muhakkak okuyup, kütüphanelerinde bu kitaba da yer vermeleri…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder